7 Ekim 2011 Cuma

11 Eylül 2011 Pazar

Evlilik...



 Şu sıralar evlenen ben olmasam dahi hayatım bu konuya endeksli işliyor ... Neden ? Çünkü, ablam evleniyor bir haftaya kadar...

 Ve herkes bir şeyleri yetiştirme peşinde koşturup duruyor...
 Dün ablamın ısrarları üzerine ona karar vermesinde yardım etmek için beraber alışverişe gittik tabi ki yanımızda damat beyle...
  Öoahgygh! Gitmez olaydım... Zaten sevmem şu evlilik denen şeyi, e'si bile korkutur beni evliliğin ki buna rağmen evlilik alışverişine gittim daha da bir soğuttular daha da bir tiksindirdiler beni ...

  Hak verdim kendime bir kez daha ... Çok haklıyım şu evlilikten tiksinmekte sonuna kadar haklıyım hemde evlenip ne yapacaksın arkadaş ? Şahitler, konuklar ve devlet huzurunda yasal olarak seks yapmanıza izin veriliyor resmen... Yok bence başka bir espirisi yok yani ..

  Nefret edilesi bir durum... Bak bunu anlatırken bile yüzüm ister istemez limon yemiş gibi buruştu kaldı şimdi fark ediyorum... Gerçekten tiksiniyorum . Sevmiyorum ...
  Sevdiğin adamla illa da evlenmene gerek yok zaten aynı evde yaşama da gerek yok... Sabah , akşam , yat, kalk yüzünü görüyorsun ... Bir süre sonra temizlikçi, aşçı, ütücü konumuna geliyorsun götünü toplayamayan biriyle evlendiysen. Ben kendi götümü toplayamıyorum kendikimi bırakıp başkasının mı götünü toplayacağım yani hadi canım bok götürür evi tam anlamıyla!

 Neyse asıl olaya gelelim...
 Alışverişteyiz Linens'e girdik yatak ötüsü falan bakacaklar... Bakıyoruz gayet güzel her şey falan başka başka örtülere baktıkça yeni çiftimizin kafası karışmaya başladı aha dedim tartışacaklar kesin ve öyle de oldu biri baska yatak ötürü istiyor biri başka... Boktan mevzu diye buna derler.. Harbiden de boktan bir mevzu yüzünden tartışmaya başladılar ve işte o anda da yüzüm limon yemiş gibi buruştu sonra mağazadan çıktık gittik .. İyi ki de gittik içim bayılmıştı zaten etrafta bir sürü yeni evlenecek olan çiftler falan , midem bulanmaya başlamıştı... Onlar surat asa dursunlar ben içimden geçiriyorum tabi " sizinle bir daha nah gelirim alışverişe , evlenmek mi neö! ASLAAAA!" falan diye uzuyor bu düşünceler içimde çığ oluyor büyüyor....

 Şu ev kurma mevzusu bile bayıyor beni yok duvarlar hangi renk olacak , yok koltuk köşe takımımı normal takım mı , aman koltuklara uygun halı bulmalı, yok perde, aman tencere, tava, yumurta tabağı, kaşıklık ,mumluk, vazo bıkbıkbıkbıkvadavadavadavadavadavada da va da yani...

  Eğer bir gün olur da evlenmek gibi bir hataya düşersem ki akli dengem yerinde oldukça böyle bir hata yapacağımı sanmıyorum ama olur da bu hatayı yaparsam sesimi duyun ve bu yazıyı aklınıza getirin ve beni uyarın beni bu aptal yoldan gerizekalıca seçimden döndürün!

 Evlenmek büyük hata...

 Tamam mutlu olan çiftler vardır , tamam hep güllük gülistanlık olacak diye bir şey de yok ama ben bu kadar çok mutsuz insan gördükçe ve benim o yüzdelik dilimden mutlu olan insanlardan olamayacağımı tahmin ettiğim için evlilik benim için büyük hata...

 Daha 18imde olabilirim ama bu kararı şimdiden vermek en iyisi ...

 Akli dengemi kaybetmediğim sürece asla evlenmem. ASLA!







GingerLİP.


10 Eylül 2011 Cumartesi

BÜYÜMEK


Büyümek nedir?
Büyümek....




Böyleyken...



Böyle olmaktır.





Demek isterdim ama çok beklersiniz.



  Hepimiz biliyoruz ki büyümek hiçbir şeyin küçükken gözümüze gözüktüğü gibi olmadığını öğrenmektir.
Başka bir deyişle "dünyanın toz pembe olmadığını" anlamaktır.

Büyürken...
İster istemez üzülürsün. Neden?
Çünkü tanıdığın bildiğin dünya aslında o dünya değildir .
Arkadaşların eski arkadaşların değildir.
Düşünceler eski düşünceler değildir.
O masum aşklar eski masumluğunda değildir.
Karşılıksız arkadaşlık eski karşılıksızlığında değildir.


Büyümek herkesin değerlerini kaybedip ,kimsenin kimseyi umursamadığı, herkesin bencilleştiği bir dünyaya mahkum olarak yaşamaksa ben büyümek istemiyorum.

Ben sevdiğim insanlar eski sevdiğim insanlar olarak kalsın istiyorsam çok sey istemiyorum çünkü büyümek değişmek anlamına gelmez büyümek bencilleşmek , düşüncesizleşmek anlamına gelmez. Benim tanıyıp sevdiğim insanlar o halleriyle güzeller ben hepsini o halleriyle sevdim.

Ben hepsiyle o halleriyle mutluydum. 

Ama bu halleriyle pek anlaşılabilir, katlanılabilir insanlar değiller.

Bilmiyorum dünya ne haltlar karıştırıyorsun orada kendi çapında ama o karıştırdığın hatları pek gerçekleştiremiyceksin haberin oldun.

Çünkü ben büyüp bencilleşmeyeceğim.



GingerLİP.

8 Eylül 2011 Perşembe

30 Yıl Sonra Gün Işığı...

Bu ne diyeceksiniz şimdi.

Bu tam bir canilik...
Avusturya'da deney hayvanı olarak kullanılan şempanzeler üzerinde tıbbi testler yapılıyor; vücutlarına HIV ya da hepatit virüsü enjekte edilip ilaçlar deneniyordu.

Hiç dışarıya çıkarılmayan şempanzelerin doğan bebekleri ise hemen ellerinden alınıyordu.
Yani şempanzelere ciddi anlamda zarar veriliyor ve acı çektiriliyordu .

Her canlının duyguları vardır, insan duyguları gibi öğrenilmiş duygular olmasa bile...
Belki içgüdüden ibadet duyguları ama onlarda mutlu oluyor, acı çekiyor, kızıyor, üzülüyor ve özlüyor.


Bu videoyu izlediğiniz zaman ne kadar gerçekçi duyguları olduğunu ve ne kadar mutu olduklarını görüp bana hak vereceksiniz... -belki de hak vermeyeceksiniz ama hemen ekleyeyim o duygusuz zihniyetinizle bu blogu okumanıza gerek yok.-

...



.....









NOT: Burayı seviyorum, zencefil tadı var.



GingerLİP.


7 Eylül 2011 Çarşamba

KİLL BİLL Vol. 2


Şimdi malumuz hepiniz bu efsaneyi biliyorsunuz...

Asıl olay bu efsanenin en sevdiğim kısmını bilmiyorsunuz.
Bende üşenmedim bilmem kaçıncı izleyişimde filmi durdurup durdurup ölüp bittiğim sahneleri ölümsüzleştirdim.   

İşte geliyor tabiki;
Urami Bushi





Film başladı izledik ve 122. dk 25. sn.yeye kadar geldik.
Beatrix Kiddo kızgın ve intikam istiyor diğer tüm intikamlarını aldı. 
    Tek bir kişi hariç.
    Bill.

   




İşte bu andan sonra bizimkiler hareketleniyor ve ölüm maratonu başlıyor.
Ama bu maratonu sadece biri kazanacak..
Ve Kiddo'dan beklenen hareket Pai Mei'nin mirası....

    

 
                                                               Bilmem.      Çünkü ben...

   




        Hayır.
        Sen kötü biri değilsin.

      



Sen benim favorimsin.




"Evet.
Sen benim favorimsin Kill Bill.
Sen benim favorimsin Beatrix Kiddo.
Sen benim favorimsin Black Mamba.
Sen benim favorimsin Mom."  

- filmin sonundan uyarladığım bir 'alıntı'-




Burayı seviyorum , zencefil tadı var.



GingerLİP.

Cam Kırıkları

Annem ... 
Ailesini sever, bizim için her şeyi yapabilir. Destek olur bize. 
Her gün düzenli yaptığı ev işleri vardır. Goblen işlemeyi sever.
Bana dırdır etmeyi sever.
Herkes onun istediği gibi davransın ister, kontrolcüdür yani her anne gibi.
Çoğu anne gibi sıradan bir kadındır.
Ama... 
Bazen çok şaşırtabilir sizi.


Mesela bir  kaç ay öncesinde bana yaptığı gibi.


Hayal meyal hatırlıyorum 5-6 yaşlarındayım annemle yemek yapıyoruz. Eskiden ona yardım etmeye bayılırdım aman şunu ben yapayım o sebzeleri ben yıkayayım falan... Mutfaktayken peşinden ayrılmazdım.
Bir gün yemek yaparken kontrolün çoğunu bana bıraktı ve benden yemeği karıştırmamı istedi. Tabi dururmuyum koştum tencereye  ama nasıl bir gözü dönüşlüktür o anlatamam çünkü ocağa yaklaşmama izin yoktu.


Kaldırdım tencere kapağını , kapakta cam...Anında bir gürültü bir kırılma parçalanma sesi ! Kapak yerde ve cam kırıkları her tarafta malumunuz...


Annem baktı. Geldi bana doğru. Ama nasıl korkuyorum aha yedim ayvayı diye geçiriyorum içimden falan. Eğildi. Gözlerime baktı. Güldü. Okşadı kafamı. Gitti ama ben hala bıraktığı yerdeyim kıpırdayamıyorum. Süpürgeyle geldi.


Gerisi bulanık , hatırlamıyorum.


Ama eğilip de gözlerime baktığı esnada her şeyi anlamıştım. Bir daha asla mutfağa giremeyecektim. E öyle de oldu . İlk ve son vukuatımdı. Ta ki kendi evimde cıkana dek... "anne" denen yaratıktan orada olmadığı için kendi yemeğimi kendim yapıyorum ve tabi tahmin edebileceğiniz gibi cam kırıkları mutfaktan eksik olmuyor.


Demek ki neymiş aynı zamanda sakarmışım da.




Neyse asıl mevzu o değil.Tahmin edin diyeceğim ama edemezsiniz o yüzden ben söylüyorum.


Annem ilk cam kırıklarımı saklamış.


Düşünebiliyor musunuz , hatıra oldun diye.Ne ilginç....


Çok gereksiz gibi duran o minik minik parçalara ayrılmış cam kırıkları , her baktığınızda içinize huzur serpen güzel bir anıya dönüşüveriyor 13 yıl sonra karşınıza çıktığında.


Teşekkür ederim annem... :)












NOT: Burayı seviyorum zencefil tadı var.










GingerLİP.

6 Eylül 2011 Salı

TEMBEL

Tabi ki yazıya "tembellik nedir?" sorusunun cevabıyla başlamayacağım, doktor değilim ben. Sadece tembelim ve tembelliğim başıma bela. Sizin de tembelliğiniz başınıza bela. Herkesin tembelliği başa bela. Siz de tembelsiniz, biliyorum! Değilim ,deme biliyorum tembelsin , az da olsa.

Şimdi asıl problem , benim şu gereksiz şeyden çok çekmem. Popomu devirip yatıyorum hobaaa, bir daha kaldırabilene aşk olsun. Mümkünatı yok tuvaletim gelmedikçe, karnım acıkmadıkça kalkmam o yataktan, bırakmam kucağımdan o laptopu.

Sanırım tembellik öğrenilen ve öğrenildiğinde de kopamadığımız bir.....? -insan hareketi mi desem hareketsizliği mi kararsız kaldım siz doldurun boşluğu-

Eskiden böyle değildim ta ki o güne kadar!
  
Güzel sanatlar fakültesi sınavlarını bu sene kazanamadığımı öğrene kadar. Evet dostlar! Yenilgi. Yenilgi beni tembel yaptı.

Çok acı "elalemin oğlu/kızı kazanamadığında hırslanır ben tembelleşiyorum." yanlış anlaşılmasın bunu annem değil benim git gide anne vari düşünmeye başlayan iç sesim söylüyor bu cümleyi.

Şimdi ne yapmalı....? Ne yapmalı. Ne yapmalı.


Diyorsunuz ki şimdi "azıcık poponu kaldırıp iş yapmalı." çok haklısınız ben de katılıyorum size... İç sesim hiç rahat bırakmıyor ki zaten, "bak kalk o yataktan kalk da biraz iş yapmasan bile tur at evde olmadı koordinatlarını değiştir mesela salondaki koltuğun koordinatlarına geç ama lan yok geçme annen kızar salonu batırdın diye, zaten kadın odana girince kalp krizi geçirecek gibi oluyor. Olmadı biraz dısarı cık arkadaşlarını ara falan görüs ama yok sen şimdi kim giyinecek diyorsun  dimi o zaman çıplak cık gerzek." gibi mala bağlıyoruz sonra birlikte.


Garip yani.


Bilgisayarda bir şey yazıp yorulmayayım diye habire film, dizi izliyorum. Shameless, Tudors, Simpsons - tüm bölümleri izlemiş olmama rağmen- , how ı met your mother -tüm bölümleri izlemiş olmama rağmen- tüm bölümleri ve sezonları bitirdim. Sil baştan izledim bazılarını dediğim gibi.


Hayır yani daha kötüsü Simpsons'ı izlerken Homer'dan etkilendim , Shamelessta Frank'ten ... Onların tembelliğini gördükçe daha da tembelleştim Tudors'u izlerken hırslandım falan azettim bu yataktan kalkacağım diye ama ne azim görmelisiniz sanki İspanya'ya fethe gidiyorum o derece ama olmadı yapamadım yenik düştüm bu karanlık güce. -tembellikten bahsediyorum.-


Sonra mağaramdan -odam- çıkıp arada bir insanların dünyasına karıştığım zamanlarda tvde Garfield denen ve tembellerin şiddetle sakınması gereken çizgi filme denk geldim. Niye sakınılmalı diyorum çünkü DAHA DA TEMBEL YAPIYOR ! Test ettim onayladım daha da tembel yapıyor, yapıyor işte alamıyorsun önünü. 


Aslında Garfieldla duygusal bir bağ da kurmadım değil .Belki de o yüzden onu kendime bu kadar yakın hissettim - tabi canım ikimizinde tembel olması temel sebep olmadı cidden olmadı(!)- .










Yahu bilmiyorum sonum pek hayırlı değil.


Yorulduğumdan bırakmadım cidden (!).








NOT: Burayı seviyorum... Zencefil tadı var.






GingerLİP